UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Akbük Yazıları

04 Ağu 2010
nevzatcaglartufekci

Tutkunun Adı, Akbük!..

Didim’in beldesi olan Akbük’le ilk tanışmam, 2004 yılı öncesinde, bir yakınımızın Yeni Ufuk Sitesinde bulunan evine, gidiş-gelişlerimizle oldu. O gelişlerimizde; Akbük, havasıyla, deniziyle, tanıdık insanları ve doğallığı ile ilgimizi çekmiş; burayı sevmiştik. Sahili çok genişti, isteyen istediği yerden denizine girebiliyordu. Ayrıca, denizin, kıyıdan itibaren hemen derinleşmemesi ise, yüzme bilmeyenler için önemli bir özellikti. Bir-kaç geliş-gidişten sonra, Akbük bizi büyülemiş, biz de Akbük’ü sevmiştik…

2004 yılında eşim emekli olunca, elimizde onun emekli ikramiyesi vardı. O emekli parasıyla, Milas’tan bir ev almamız mümkün değildi ve bunu bir şekilde, yatırım amaçlı olarak, gayrimenkulle(konutla) değerlendirmek istiyorduk. Güllük ve Ören beldeleri de, Milas’a bağlı şirin turistik beldelerdir. Milas’tan buralara gidip gelmek, daha kolay olmasına rağmen, o kendine özgü büyüleyici havasıyla, Akbük’ün bizim üzerimizde bıraktığı etkiyle olsa gerek; (yatırım amaçlı)konut arayışlarımızı Akbük’e yönelttik. Eşin-dostun yardımıyla, eldeki emekli parasının üstüne bir bankadan, halen ödemekte olduğumuz, uzun vadeli bir kredi çekerek, şimdi oturmakta olduğumuz “25 Evler”deki konutu aldık. Böylece 2004 yılından bu yana, yazları Akbük’te yaşayan, bir “Akbüklü” olduk… O zamandır bu zamandır, bir türlü Akbük’ten kopamadık…

Kışları Milas’ta, kızımın okulu nedeniyle son üç yıldır da Nazilli’de, yaşamamıza rağmen, fırsat buldukça Akbük’e gelmek, burada 2-3 gün geçirmek insana ayrı bir mutluluk veriyor. İnsan Akbük’e gelince her türlü stresten, sıkıntıdan arınıyor, hafifliyor, adeta yeniden doğmuş gibi oluyor. Her mevsimin, Akbük’te, ayrı bir güzelliği ayrı bir özelliği vardır. Sonbaharı, kışı ve ilkbaharı Akbük’te karşılamak; o her mevsimin kendine özgü havasını solumak, insanda ayrı bir zevk, ayrı bir mutluluk dalgası yaratır… Büyük şehirlerin, beton ve parke döşeli yollarından duyumsamayı unuttuğumuz veya hiç bilmediğimiz yağmur sonrası toprak kokusu bir başka zevk verir insana, burada…

Akbük, bir vadinin ucunda ve denize doğru birden bire, bir huninin ağzı gibi açılıveren bir alanda kendini gösterir. Bazen denizden vadiye, Kazıklı tepesine doğru esen iyotlu hava; bazen de tepeden denize doğru, Ilbıra dağından ve vadinin içinden süzülerek gelen ve Akbük çanağının kenarındaki çam ve her türlü bitkinin esansından da bir parça alarak esen bol oksijenli hava; insanda bir dinginlik, rahatlık hali yaratır. Bu nedenle, astımlı hastalara bir ilaç gibi gelir, Akbük’ün havası…

Akbüklü olduktan sonra, Akbük’ün geçmişi hakkında bilgi sahibi olmak için araştırma yapmaya başladım. Bu araştırmalarım sırasında, zengin bir tarihi, kültürel ve sosyolojik bilgiyle karşılaştım. Bu durum, Akbük açısından çok önemli bir özellikti. Bu bölgede iki antik kentin kalıntısı vardı. 1924’e kadar Akbük, önemli bir Rum köyüydü. Lozan anlaşmasıyla sağlanan Türk-Yunan nüfus mübadelesi sonucu buradaki Rumlar Yunanistan’a gitti. Onlara ait bir kilise, belediye tarafından restore ettirilmiş haliyle sahilde tüm heybetiyle duruyor. Belediye tarafından, bir kültürel miras olarak bu kiliseye sahip çıkılması, Akbük yerel yönetiminin ortaya koyduğu güzel bir örnektir. Akbük, 1924 ile 1936 arasında iskâna kapalı kaldı ve burası battallık-viran bir yer oldu. 1936’dan sonra yerleşime açıldığında, burasının ilk sakinleri; Doğudan gelenlerle Milas-Kazıklı bölgesinden gelenlerdi… Akbük’ün bu zengin birikimini, “AKBÜK-Ayrılıklar ve Yeni Hayatlar-Maviyle Yeşilin Buluşması ”isimli kitabımda ortaya koymuştum.

Akbük hakkında yazılacak çok şey var. Akbük her açıdan yazılmaya ve anlatılmaya değer bir yer. Eli kalem tutan veya bilgisayarın tuşlarına basanlar; Akbük’ü edebi anlamda; şiir-deneme-öykü ve romanlarıyla anlatmalıdırlar… Bir yerin tanınmasını sağlayan ve bunu kalıcı kılan şey, bu tür edebi çalışmalardır… Bodrum’un tanınmasını sağlayan, Halikarnas Balıkçısı’nın(Cevat Şakir Kabaağaçlı) yazıları ve kitaplarıdır. Ben, Akbük’te yaşayan, hepsinin birer Akbük sevdalısı olduğuna inandığım şair, yazar, sanatçı ve akademisyenleri Akbük’ü anlatmaya çağırıyorum.
Bundan sonra, öykü ve deneme niteliğindeki/tadındaki yazılarımla, sizlere Akbük’ü anlatmaya, bu konudaki gözlem ve izlenimlerimi sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Akbük sahip olduğu değerler açısından, her seferinde yeniden ve yeniden yazılmayı/anlatılmayı bekliyor…

Kategori:

Re: Akbük Yazıları

nevzatcaglartufekci dedi ki:
Akbük’ün bu zengin birikimini, “AKBÜK-Ayrılıklar ve Yeni Hayatlar-Maviyle Yeşilin Buluşması” isimli kitabımda ortaya koymuştum.

Nevzat Bey'in kitabını ilgiyle okuyorum. Bir bölgenin tarihine ilişkin bilgiyi sözel kültürden çıkarsamak, yazılı kültütrün baskısı altındaki alımlama mekanizmamızı Homerosların, Hesiodoslar'ın çizgisinde yeniden harekete geçirmek çok önemli bence. Yazının Reddi başlığında bu konuyu uzun uzadıya ele alma fırsatı bulmuştum. O yüzden tekrar değinmiyorum.

“AKBÜK-Ayrılıklar ve Yeni Hayatlar-Maviyle Yeşilin Buluşması” kitabında, koya ilk yerleşen ailelerin temsilcileri, Dersim İsyanı sonrasında buraya sürgüne yollanma öykülerini, buradaki eski Rum yerleşimini ve zaman içinde yaşanan değişimleri, çok sade, ama heyecanlarını da gizleyemedikleri bir dille anlatıyorlar.

Akademinin sözlü tarihi bilimsel çalışmadan saymadığı ya da yeteri kadar ciddiye almadığı bir dönemde, bu çalışma değerli bir katkı bence. Kimbilir, görüntünün egemenliğindeki bir çağda, çok yakın zamanda yazılı tarihin bile pabucu dama atılabilir. Bu yüzden tarihçiler ya da geçmişe tutkuyla bağlı olan araştırmacılar, disiplinlerinin bugünkü yöntemlerinin mutlak olmadığı gerçeğine uyanık olarak hareket etmeliler.

akbuk-ayriliklar-yeni-hayatlar.jpg

Re: Akbük Yazıları

1994'ten beri her yazı Akbük'te geçiriyorum. Akbük'ün tarihine tanıklık etmiş birisi olarak, kitabı okumayı ben de dört gözle bekliyorum. Teşekkürler


Re: Akbük Yazıları

Akbük ile ilgili yazdıklarınızdaki coşku ve sevgi beni çok etkiledi.


Re: Akbük Yazıları

forumda gezinirken 'akbük'yazısını görmek birden beni heyecanlandırdı.uzun zaman orada yaşayıp,akbükün çoğu yerini bizzat gezen biri olarak çok mutlu oldum.Açıkcası Akbük'ün bu mevsimdeki halini de oldukçu özlediğimi de itiraf etmem gerekir.Sessiz,sakin ,dingin bir kasaba havası vardır bu mevsimde Akbük'te,yazın o canlılığına inat.Akbük'ü gezmeyi açıkcası mart nisan aylarında yapmanızı tavsiye ederim.