UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Ağaç

10 Tem 2009
hasanparlak

Döşenişine usta emeği karışmış özel taşlar, ilk zamanki renk ve albenilerinden soyunmuş, mat bir sadeliğe bürünmüşler. Toz zerrelerini bir allık gibi sürünmüş zeminde, nice yorgun adımların izleri saklı. Rengi atmış asfalt, kaldırımın kıyısında bir nehir yatağı gibi uzayıp gitmekte. Yol genişliğince durmaksızın akan arabaların alt perdeden biteviye homurdanan motorları. Egzoz oluklarından boşalan sinsi, kirli soluklar...

Durak kabininin koyu renkli şeffaf tavanı, altında bekleyen insanları bu yakıcı haziran güneşinden koruyamıyor. Hafif perdelenip biraz koyulaşsa da, hararetli ışınlar oturanları ve ayakta bekleyenleri bunaltacak derecede… Oradakilerden bir delikanlı, duraktan ayrılıp daha ileriye, kaldırımın asfalta bitiştiği yere doğru ilerliyor. Sağ tarafında yol, sol tarafında ise yan yana uzayıp giden, ticari hayatın yoğun, karmaşık, bunaltıcı nabzını dışarıdan hissettirmeyen bir ketumlukla içlerine kapanmış iş hanları, banka şubesi ve dükkânlar var. Yol kenarında belli aralıklarla dikilmiş ağaçlar sıralı. Hepsi aynı cinsten ince ve düzgün gövdeli, koyu ve sert yapraklılar. Dallarının gelişimi yanlara değil, yukarıya doğru dar bir kavisle açılmakta. Delikanlı, konumunu bu duruma ayarlayıp, dar bir alana serpilen gölgeye sığınıyor…

Buraya gelişinin üstünden on dakika kadar bir süre geçmişti ki, altında durduğu ağaç gövdesinin öbür yanında yaşlı bir adam peyda oluverdi. Oraya daha ilk varışında başı yukarılarda, bir şeyler araştırmaktaydı. Kalın camlı gözlüklerinin arkasından, ufalmış görünen gözleriyle çok dikkatli bakıyor, aralanan ağzının üst damağında bebeklerinkini andıran, eriyip küçülmüş tek bir diş dikkat çekiyordu. Onun bu halini sevimli bulmakla beraber, delikanlı, bu ısrarlı arayışın ne olduğunu merak etmiyor da değildi. Kendisi de biraz baktı. Ama sık yaprakların neyi gizlediğini göremiyordu. Adam, her ne kadar dikkat etmemiş görünse de, delikanlının da bu durumla ilgilendiğinin farkındaydı. Ağacın altına doğru biraz daha sokuldu. Belli ki, tasarladığı eyleme onu da katmaya niyetlenmişti. Zaten fazla da beklemedi. Eliyle işaret ederek,

“Delikanlı, şu dalı aşağıya çekebilir misin? “

İstenmesi kolay, yapması zor bir şeydi. Kastedilen dal, kolay erişilebilecek yerde değildi. Görünüşe göre, aranan şey daha da üstlerde olmalıydı.

“Hangisi? Bu mu?”

“Hayır, değil. Onun üstündeki”

Delikanlı, ancak ayak parmaklarının ucunda yükselerek parmak uçlarıyla dokunabildiği dalı, yaptığı ataklarla yakalamaya çalışıyordu. Karın, göğüs ve koltuk altı adaleleri zorlanıp, son hadde kadar geriliyordu. İkinci ve üçüncü denemesinden de bir sonuç alamadı. Ancak dördüncüsünde, başarılı olabildi. O anı bekleyen adam, hemen bu dalı kavrayarak aşağı doğru çekiverdi.

Delikanlı telaşla,

“Aman amca, dal kırılmasın!”

Adam yatıştırıcı bir ses tonuyla teminat verdi,

“Yok, abi, kırar mıyım hiç”

Az sonra, sık yaprakların arasında gizlenmiş şeye artık ulaşmıştı.

“İşte, burada”

Delikanlı, iyice eğdirilmiş dalın ucunda, geniş taç yaprakları açık sarıyla bezenmiş çiçeği ancak o an görebildi. Henüz açılmaya duran zarif bir nilüfer gibiydi. Onun biraz ötesinde bir diğeri, daha açılmamış iri bir laleye benzemekteydi. Adam, ilk uzandığı çiçeği koparıp aldı. Bıraktığı dal, bir yay refleksiyle eski yerine savruldu.

Adam, amacına ulaşmanın huzuruna ermişti. Yardımcılığını yapan gence, çiçeği göstererek memnun bir edayla,

“Odaya koyacağım. İçeriyi güzel kokutacak” dedi.

Delikanlı, bu çiçeğin nasıl koktuğunu merak etmişti. Adamın eline doğru yüzünü yaklaştırıyordu ki, o, kıskanç bir aşığın sakınışıyla çiçeği ondan uzaklaştırarak,

“Koklayınca soluyor, abi” dedi.

Delikanlı, anlam veremediği bu davranış karşısında, biraz afallamıştı.

Yaşlı adam ise, kaşla göz arasında, kendisi için en uygun şeyi yapıp, oradan aceleyle sıvışıverdi.

Kısa ama zorlu bir uğraşının yorgunluk ve hafif sızılarıyla bir başına kaldığında, dal ve yapraklara bu kez, daha dikkatle baktı. Güneş ışığı huzmesinin sızdığı küçücük bir aralıktan, ucunu uzatmış başka bir çiçek daha gördü. Sanki sır perdesi onun için artık aralanmıştı. Daha başkaları da, açılmış ya da gonca halleriyle hayat serüvenlerini sürdürürken artık gizlenmeyecekler gibi geldi ona.

Yine de içinde bir boşluk…

“Keşke” diye mırıldandı,

“Keşke o adama, bu ağacın adını sormayı akıl edebilseydim”

Kategori:

Re: Ağaç

Ellerinize sağlık öykünüzü keyifle okudum.

Özellikle ortalarda yükselen tempo ve sona geldiğinde çelebice tamamlanan çember çok hoşuma gitti. Yakın zamanda üzerine daha detaylı bir şeyler yazmak istiyorum.

Tekrar ellerinize sağlık.


Re: Ağaç

Yaptığınız yüreklendirici değerlendirmelerinizden dolayı teşekkür ederim Barış bey. Bir edebiyat atölyesi olarak kabul edilebilecek bu güzel ortamda, yazmak adına paylaşacağınız bilgi ve tavsiyelerin çok yararlı olacağına içtenlikle inanıyorum. Daha geniş değerlendirmelerinizi merakla bekleyeceğim.


Re: Ağaç

paylaşımınız için teşekkürler keyifle okudum.
betimlemeler güzeldi.emeğinize sağlık
yalnız ben bir noktada takıldım yaşlı adam neden 'abi' şeklinde konuşuyor gençle ??


Re: Ağaç

Melisa hanım, erkeklerde "abi" kelimesi bir alışkanlık sebebiyle söylenir. Böyle konuşan o yaşlı adamı bizzat duymuş olan birisi olarak, bu konuda gönül rahatlığıyla şahitlik de edebilirim. Öyküme yaptığınız yorum ve ilginize çok teşekkür...


Re: Ağaç

hasanparlak, öykünüzü ilgiyle okudum. Dalı aşağı çekmiş olan kişinin, ağacın adını sormamış olduğuna da sevindim doğrusu, buna ağaç da sevinmiş olmalı, gizlenmeye çalıştığına göre. Aklıma şu cümle geldi, eksik olabilir ya da tam doğru olmayabilir; kitap yanımda olmadığından bakamadım: Ne iyi, kimse bilmiyor adımın kumpulstilskin olduğunu ( Sanatın Gerekliliği'nden.)

""
Dallarının gelişimi yanlara değil, yukarıya doğru dar bir kavisle açılmakta.
Korunmak için olsa gerek; ama korunamamış gene de; bir bilen çıkmış.


Re: Ağaç

Öykümü okuduğunuz için teşekkür ederim. Çünkü burada sizlerin yaptığı her okuma, öyküye yeni bir pencere açıyor. Fikren daha bir zenginleşiyor insan. İyi ki varsınız.


Re: Ağaç

İyi ki siz de varsınız, yazdıklarımızı paylaşıyoruz.

""
Onun bu halini sevimli bulmakla beraber, delikanlı, bu ısrarlı arayışın ne olduğunu merak etmiyor da değildi.
Okurken gözüme takıldı, sorunlu geldi.


Re: Ağaç

Evet, Nurten Hanım, birbirleriyle ilgisiz duran iki durumun ifadesi herhalde, size sorunlu gelen. Haklılık payı var kuşkusuz. Ama bu açılımı yaptıran olgu, öncelikle, gerçekten onun sevimli halinin, ilk dikkat çekici etkisidir. Burada, adamın yoğun ilgisi ve dikkatle ağaca odaklanması/peşinden/ bir merak duygusunun uyanmasına neden olmuştur.

Bununla beraber sizin de önerinize açık kapı bırakmak, akılcı bir düşünce olacaktır. Fikir ve katkılarınızı her zaman beklerim Nurten hanım. Teşekkürlerimle.


Re: Ağaç

Betimleme sorunu belki de edebiyatın en can alıcı sorunlarından biri. Yüzyıllar boyunca edebiyat salt betimleme olarak görüldü, öyle belletildi. Hatta çoğu "sıradan okur" için "edebiyat yapmak" terimi bu yüzden bu kadar kullanışlı. Oysa, özellikle modernizmin baskın bir şekilde kendini ortaya koyduğu, 20. yy.'ın ikinci çeyreğinden beri edebiyat başka sulara yelken açmış, yepyeni olanak alanları keşfetmiş durumda. Hal böyle olunca betimlemenin pabucu da dama atılmış gibi görünüyor. En azından Proustvari bir betimlemecilikte inat eden yazar sayısı pek fazla değil son yıllarda. Buna karşın betimlemenin pabucunun tümüyle dama atıldığını söylemek, "Joyce'dan beri edebiyatta hiç betimleme kullanılmamıştır" gibi bir çıkarımda bulunmak da tümüyle imkânsız. Yani 20. yy.'dan sonra edebiyatın betimlemeyle epey gerilimli zamanlar geçirdiğini öne sürmek olası görünüyor.

Bunu öyküdeki şu satırlar için söylüyorum:

""
Toz zerrelerini bir allık gibi sürünmüş zeminde, nice yorgun adımların izleri saklı. Rengi atmış asfalt, kaldırımın kıyısında bir nehir yatağı gibi uzayıp gitmekte.

""
Sağ tarafında yol, sol tarafında ise yan yana uzayıp giden, ticari hayatın yoğun, karmaşık, bunaltıcı nabzını dışarıdan hissettirmeyen bir ketumlukla içlerine kapanmış iş hanları, banka şubesi ve dükkânlar var.

Alt alta alıntıladığım bu iki bölümde de betimleme kullanılmış. Ancak ilkinde bir "söz sanatı" gibi duruyorken ikincisinde olayın özüne sirayet edecek bir noktanın çeşitlendirilmesi için kullanılmışlar. Elbette benimkiler de öznel sayılabilecek değerlendirmeler. Yine de öykünün yazarının kaleminin yetkinliğine güvenerek şunu söyleyebilirim: Türk edebiyatında fazlaca örnek barındıran "edebiyatın betimleme olarak anlaşıldığı bir geçmişe" dönülmek istenmiyorsa şayet; buna daha fazla dikkat edilmeli.

""
Oradakilerden bir delikanlı...

Bu tarz ifadelerin de öyküde sıkıntı yarattığını düşünüyorum. Eğer ki belirsizlik özellikle yaratılmak istenmiyorsa, yazarın öyküde böylesi bir seçimden bir muradı yoksa, yazar nasıl ifade edeceğini bulamamış gibi duruyor genellikle. Bu tip sıkıntıları aşmak için Necati Cumalı öykülerine bakılabilir diye düşünüyorum. O, öyküdeki kişileri davranış ve kimi belirleyici özelliklerine göre öyle ustaca tanımlıyor ki, sanki adamı elinde sigarasız bıraksa tanıyamayacak gibi oluyorsunuz. (Çeşitli örnekler için bkz.: Necati Cumalı. Özellikle önereceğim ise: Hovarda öyküsü.)

""
...tek bir diş, dikkat çekiyordu...

""
...tasarladığı eyleme, onu da katmaya...

Yukarıdaki satırlarda virgül kullanımına gerek yok.

Öykünün asıl kıvraklığını aşağıdaki bölümde kazandığını düşünüyorum.

""
“Delikanlı, şu dalı aşağıya çekebilir misin? “

İstenmesi kolay, yapması zor bir şeydi. Kastedilen dal, kolay erişilebilecek yerde değildi. Görünüşe göre, aranan şey daha da üstlerde olmalıydı.

“Hangisi? Bu mu?”

“Hayır, değil. Onun üstündeki”

Buradaki "İstenmesi kolay, yapması zor bir şeydi" ya da hemen izleyen bölümdeki "Karın, göğüs ve koltuk altı adaleleri zorlanıp, son hadde kadar geriliyordu." gibi ifadeler tanrı anlatıcının sezdirmeden, ustalıkla kullanılışının örnekleri.

""
“Yok, abi, kırar mıyım hiç”

Melisa'nın dikkat çektiği nokta beni de duraksattı. Delikanlı kendisine henüz "amca" diye seslenmişken, o, "abi" değil de "abicim" dese sanki daha yerine oturacak gibi geldi bana.

""
Delikanlı, iyice eğdirilmiş dalın ucunda, geniş taç yaprakları açık sarıyla bezenmiş çiçeği ancak o an görebildi. Henüz açılmaya duran zarif bir nilüfer gibiydi. Onun biraz ötesinde bir diğeri, daha açılmamış iri bir laleye benzemekteydi. Adam, ilk uzandığı çiçeği koparıp aldı. Bıraktığı dal, bir yay dinginliğiyle eski yerine savruldu.

Öykünün can damarı burada. Küçücük bir esprisi var anlatılmak istenenin ve bu satırlar bunu bir çırğıda insana nasıl da veriyor... Alkış

Ancak "yay dinginliğiyle" ifadesinden çok emin değilim. "Yay" dingin değil, bunun tam karşıtı bir şeymiş gibi geliyor bana. Zaten "dingince savrulmak" da kulak tırmalıyor.

Öykünün sonunda, "koklanınca solan çiçek" gözden kaybolduktan sonra neden genç ağacın ismini merak etti diye düşündüm. Sanırım tam öteki çiçeği gördüğü esnada otobüs yanaştı durağa; bizimki de çaresiz geride bıraktı kendisinden sırrını saklayan hazineyi. Smile

Ellerinize sağlık.


Re: Ağaç

Sevgili Barış Acar, ayırdığınız zaman ve değindiğiniz aydınlatıcı hususlar için teşekkür ederim. O kadar zengin bir değerlendirme yapmışsınız ki, not almak mutluluğunu yaşadım. Laughing out loud

Betimleme hususundaki ölçü, edebiyattaki sade anlatımın kendisiyle çok ilgili ve iç içe. Gerçekten de ağdalı betimlemeler okuru yoruyor, sıkıntı veriyor. Genelde sadeliği tercih eden birisi olarak bazen bu tutumdan uzaklaştığım oluyormuş :oops:

"Oradakilerden bir delikanlı" derken, gruptan ayrılış hareketini görünür kılmak istemiştim. Ama bunun üzerinde ısrarcı değilim. Çok yalın kalmayacak başka bir tanım getirilebilir mi? Örneğin, ince yapılı bir delikanlı desek öyküde nasıl durur? Ya da başka öneri. Fikirlere açığım.

Yersiz konulmuş virgüllerin yok edilmesini /gönül rahatlığıyla/mümkünse, Flowers sizden rica ediyorum.

"Abicim" sözcüğünün daha bir uygun olacağına hak veriyorum.

"Dingin" sözcüğünün anlamını yanlış tahmin ediyormuşum. Meğer düşündüğümün tam tersiymiş. Sorunlu olanı, "bir yay refleksiyle eski yerine savruldu" cümlesiyle değişsek nasıl olur?

Öyküdeki ağaç, çiçekleri ilk bakışta görünen ağaçlardan değildi. Bu haliyle, beklenmeyen bir güzel özelliği barındırması, delikanlıya bu ağacın ismini merak ettirdi. Bir de yaşlı amcanın işini gördürdükten sonraki nankör davranışı, delikanlının da /bu şaşırmışlığa karşı/ bir teselli kabilinden ağacın ismini öğrenmek isteyişini işlemeye çalıştım.


Re: Ağaç

Ağaç öyküsüne yaptığı eleştiriler için Barış'a ben de teşekkür etmek istedim. Değindiği konular öyle işe yarıyor ki...

hasanparlak dedi ki:
Yersiz konulmuş virgüllerin yok edilmesini /gönül rahatlığıyla/mümkünse, Flowers sizden rica ediyorum.

Hasan Parlak, bu cümleyle ne demek istiyor diye düşünmeden edemedim. Benim yerime siz dikkatli olun demek mi istiyor?
ve

hasanparlak dedi ki:
"Oradakilerden bir delikanlı" derken, gruptan ayrılış hareketini görünür kılmak istemiştim. Ama bunun üzerinde ısrarcı değilim. Çok yalın kalmayacak başka bir tanım getirilebilir mi? Örneğin, ince yapılı bir delikanlı desek öyküde nasıl durur? Ya da başka öneri. Fikirlere açığım.

Barış'ın önerisine ben de katılıyorum. Ama yukarıya alıntıladığım cümleden Hasan Parlak'ın Necati Cumalı okumaya pek meyilli olmadığını düşündüm ya da biraz daha zahmetsiz halletmek istiyor öyküye dair çalışmalarını. Başka öneriler istiyor olması böyle düşünmeme neden oldu.
Necati Cumalı öykülerini ya da diğer öyküleri okuyup Hasan Parlak, düşüncelerini de bizimle paylaşsa tek yönlü bir beslenme değil de forumun da Parlak'tan beslendiği bir üretim olacak, ne dersiniz?


Re: Ağaç

Sayın elif cinar, eleştirilere daha doğrusu, kusurlarından arındırmak amacıyla buradaki değerli arkadaşlarımızın görüşlerine sunduğum amatörce öykü denemelerime, ilk defa yorum yaptınız. Burada, yorumunuzun bende uyandırdığı etkiyi konu edinmek istemiyorum. Ama yanlış değerlendirmenize bir itirazım olacak.
Ben, yaptığını körü körüne beğenip, eleştiriye tahammülü olmayan tiplerden olmak istemem. Her ne kadar, beklenmeyen eleştiriler biraz insanı hayal kırıklığına uğratıyor olsa da daha iyiye gitmenin yolu, eleştirilerden ders çıkarma, yararlanma yöntemini tercih etmektir.

Yazıyı düzenleme yetkim olmadığından, Barış beye sunduğum düzeltme ile ilgili bir rica cümlesini, "benim yerime siz dikkatli olun" yorumuyla açıklamanız doğrusu beni üzdü. "Necati Cumalı okumaya meyilli olmayış" değerlendirmesini de yadırgadığımı söylemeliyim. Sandığınız gibi, okumaya üşenen bir insan değilim. Günlük hayattaki uzun yolculuk süremi okuyarak geçirdiğimi söylemek isterim.

Ben, kapasitem ölçüsünde bu güzel ortamda yaşanan edebi havadan birikim edinmeye çalışacağım. Yazar olma hususunda hiç bir iddia sahibi değilim. Sadece yazmayı kendime amaç, hayat sürecinde beni etkileyen olay ve düşünceleri de konu edinmeye devam edeceğim. Beğenen de sağ olsun, beğenmeyen de. Selam ve saygıyla...


Re: Ağaç

hasan parlak dedi ki:
Yersiz konulmuş virgüllerin yok edilmesini /gönül rahatlığıyla/mümkünse, Flowers sizden rica ediyorum.

hasan parlak dedi ki:
"Dingin" sözcüğünün anlamını yanlış tahmin ediyormuşum. Meğer düşündüğümün tam tersiymiş. Sorunlu olanı, "bir yay refleksiyle eski yerine savruldu" cümlesiyle değişsek nasıl olur?

Düzeltmeler yapıldı. Good


Re: Ağaç

Değerli Barış Bey, teşekkürler Handshake


Re: Ağaç

hasanparlak dedi ki:
Sayın elif cinar, eleştirilere daha doğrusu, kusurlarından arındırmak amacıyla buradaki değerli arkadaşlarımızın görüşlerine sunduğum amatörce öykü denemelerime, ilk defa yorum yaptınız.

Sevgili Hasan Parlak, öykülere tüm forum üyelerinin yorum yapmasını arzu ediyor olmalı. Keşke öyle olsa ama ne yazık ki forumdaki öykülerin tümüne tüm forum üyeleri görüş bildirmiyor, bildiremiyor. Bu nedenle Parlak'ın forumdaki diğer öyküler hakkında düşüncelerini forumla paylaşmasının forum için yararlı olacağını yazdım.
Hasan Parlak'ın önceki iletimde yazdıklarımdan Ağaç öyküsünü beğenmediğim anlamını çıkarmamasını rica edeceğim. Zira, öyküyü beğendim. Yazdım da. Ama forumun teknik işleyişi nedeniyle sanırım Hasan Parlak bunu göremiyor.


Re: Ağaç

Değerli elif cinar, diğer öyküler için görüş bildirdiğim mesajlarım var, ama fazla değil. Gerçekten de, özellikle sitemiz yönetimindeki arkadaşların öykü konusundaki derin birikimini görünce, yerine oturmayacak eleştirilerde bulunmak istemedim. Ama hep böyle gidecek değil elbet. Burada, ünlü yazarların öykülerine yapılan çözümleme ve yorumlar çok yol gösterici. Öykü konusunda birikimlerimin artacağına inanıyorum. Güzel paylaşımların ve yazma anlarının sürekli olması dileğiyle.


Re: Ağaç

hasanparlak dedi ki:
özellikle sitemiz yönetimindeki arkadaşların öykü konusundaki derin birikimini görünce, yerine oturmayacak eleştirilerde bulunmak istemedim.

Forum, bu düşüncenin tam karşısında tavır alıyor diye düşünüyorum. "derin birikim" diye bir şey varsa bile bu ne derin birikime sahip olanlara, ne şuna ne buna öncelikli söz söyleme, son sözü söyleme, daha çok söz söyleme... hakkını vermiyor.

Moderatör Notu: İletinin son kısmı öyküyle ilgili olmadığından "Yeni Öykü" başlığına taşınmıştır.


Re: Ağaç

Barış'a eleştirileri için ben de teşekkür ediyorum, betim konusunda benzer şeyler düşünmüş, düşüncemi anlatacak uygun cümleler bulamadığımdan vazgeçmiştim.

Nurten Öztürk dedi ki:

""
Onun bu halini sevimli bulmakla beraber, delikanlı, bu ısrarlı arayışın ne olduğunu merak etmiyor da değildi.
Okurken gözüme takıldı, sorunlu geldi.

hasanparlak dedi ki:
Evet, Nurten Hanım, birbirleriyle ilgisiz duran iki durumun ifadesi herhalde, size sorunlu gelen. Haklılık payı var kuşkusuz. Ama bu açılımı yaptıran olgu, öncelikle, gerçekten onun sevimli halinin, ilk dikkat çekici etkisidir. Burada, adamın yoğun ilgisi ve dikkatle ağaca odaklanması/peşinden/ bir merak duygusunun uyanmasına neden olmuştur.

Bununla beraber sizin de önerinize açık kapı bırakmak, akılcı bir düşünce olacaktır.



Hasanparlak, benden öneri istemişsiniz, en uygun cümle size ait olacaktır; ama ben gene de cümledeki anlatım bozukluğunu anlatmaktansa bir öneri yazmayı yeğledim. Cümlenin anlatmak istediğini korumaya çalışarak cümleyi şöyle kurabildim: Delikanlı, onun bu halini sevimli buluyor, ısrarla ne aradığını da merak ediyordu. Smile


Re: Ağaç

Öneriniz, bütünlüğe uygun düşen, düzgün bir cümle. Katkınız için teşekkürler Nurten hanım. Smile